|
Rehber :
|
|
|
|
Kullanýcý Adý:
Parola:
|
|
|
|
|
|
KÜLTÜR
KÜLTÜRÜN TARÝHÝ GELÝÞÝMÝ
Bilinen tarihi geçmiþi en az 4000 yýl öncesine dayanan Trabzon, konumu itibarýyla
tarihin bütün evrelerinde tüm dünyanýn ilgisini çekmiþ ender kentlerden biridir.
Coðrafi önemi, tam bir geçiþ noktasýnda bulunmasý, deðiþik medeniyetlere ev sahipliði
yapmasý Trabzon'u önemli kýlan etkenlerin baþýnda gelmektedir. Böylesine köklü geçmiþe
sahip bir kentin kültürel hayatý da renkli olmak zorundadýr. Bir kere Trabzon bildiðimiz
"kent kültürü"nü yüzyýllardan bu yana bünyesinde yaþatmaktadýr. Ticari ve idari
merkez olarak Trabzon'da yüzyýllarýn ötesinden bu yana kurulu bulunan eðitim-kültür-ticaret
merkezlerinin varlýðý ketin etrafýyla birlikte canlý ve süregelen bir kültürel birikime
sahip olduðunun göstergesidir.
Büyük Türk Padiþahý Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u 1461'de fethinden sonra daha
da geliþen Trabzon'da kültür kurumlarýnýn varlýklarýna bir çok tarihi belgede rastlamamýz
mümkündür. Cumhuriyetin ilanýndan sonra Mustafa Kemal ATATÜRK'ün "Halký zeki, üretken,
giriþimci ve çalýþkan" olarak nitelendirdiði Trabzon'da çok gayretli çalýþmalar
yapýlmýþ, eðitim ve kültür hareketlerine büyük önem verilmiþtir.
Dünyaca ünlü gezginlerin ziyaret ettiði Trabzon, yüzyýllar boyunca, bütün dünyanýn
ilgisini çekmiþtir. Ksenophon'dan, Evliya Çelebi'ye, Fallmerayer'den, Frunze'ye
kadar yüzlerce seyyahýn ziyaret edip düþüncelerini tarihe birer belge olarak aktardýklarý
"seyahatnamelerde"ki ana buluþma noktasý "gizemli doðasý, coðrafi konumu, Orta Asya,
Kafkasya, Uzakdoðu, Ortadoðu'nun Ýstanbul ve Avrupa ile iliþkisinde önemli bir ticaret
ve kültür merkezi" oluþundan kaynaklanan kentin vazgeçilmezliðidir.
TRABZON KÜLTÜR KURUMLARI
Tüm yerleþim birimlerine kadar inmiþ okullarýmýzýn yanýsýra Trabzon'un kültür hayatýna
renk veren, yeþermesini saðlayan kütüphane ve kültür merkezleri açýsýndan da oldukça
zengin Trabzon'da, Ýlköðretim çaðýndan - yüksek eðitime kadar aranýlan bütün eðitim
kurumlarý bulunmaktadýr. Osmanlý Ýmparatorluðu'nun 17 vilayetinden biri olan Trabzon
fetihten sonra yoðun bir kültürel geliþmeye sahne olmuþtur. Bu geliþme içinde kütüphanelerin
rolü büyüktür. Tarih seyri içinde kütüphanelerimizden söz etmek istiyoruz :
Saraçzade Kütüphanesi :
Saraçzade Mustafa Efendi tarafýndan 1762 tarihinde kurulmuþtur. Ortahisar Camii'nin
karþýsýnda bulunan mescidin üst katýnda bulunmaktadýr.
Fetvahane Kütüphanesi :
Trabzon Valisi Hazinaderzade Osmanpaþa tarafýndan 1845 tarihinde hizmete açýlmýþtýr.
Ortahisar Camii'ne batý yönünde bitiþik yer alan bu kütüphanede önemli eserler bulunmaktaydý.
Trabzon'un iþgali sýrasýnda Rus asar-ý atika müzesi müdürü prof. Ýnavovitch Ouspenski
tarafýndan 497 kitap seçilerek Rusya'ya nakledilmiþtir.
Ortahisar Kütüphanesi :
Ortahisar Camii doðu tarafýnda yer alan bir odasýnda 1842 yýlýnda valiliðinin son
yýlýnda Trabzon Valisi Hazinedarzade Osman Paþa tarafýndan açýlmýþtýr.
Hatuniye Kütüphanesi :
1844 yýlýnda Gülbahar Hatun Camii külliyesi içinde Trabzon Valisi Hazinedarzade
Osman Paþa tarafýndan açýlmasý tasarlanmasýna raðmen, onun ölümü üzerine kardeþi
Abdullah Paþa tarafýndan açýlmýþtýr.
Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Kütüphanesi
: Milli Mücadele yýllarýnda Trabzon'da kurulan Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti'nin kütüphanesi olarak hizmet vermiþtir. Trabzon halkýný milli mücadele
fikri etrafýnda birleþtirmek için kurulan bu kütüphaneye çeþitli yollardan kitaplar
hediye edilerek zenginleþtirilmiþtir.
Trabzon Muallimler Cemiyeti Kütüphanesi
: Mustafa Reþit Tarakçýoðlu tarafýndan Trabzon'da kurulan Muallimler
Cemiyeti olarak faaliyet gösteren kuruluþun kütüphanesi idi. “Gelecek kuþaklarýn
modern irfan ve milli düþüncelerle cihazlanmalarý, milli duygularla hürmetli vatanperver,
çalýþkan eleman olarak yetiþtirilmelerini temin için kurulan Muallimler Cemiyeti”nin
kitaplarýnýn daha sonra kurulan Trabzon Halkevi Kütüphanesi'ne devredilmiþtir.
Trabzon Türkocaðý Kütüphanesi :
Gençlerin kahve köþelerinden kurtulmasýný temin etmek maksadýyla Trabzon'da Türkocaðý
tarafýndan ilk kez 1925 yýlýnda Çocuk Kütüphanesi kurulmuþtur. Milli þuurun güçlenmesini
amaçlayan Türkocaðý'nýn kütüphanecilik faaliyetleri de bu amaç doðrultusunda sürmüþtür.
Trabzon Halkevi Kütüphanesi :
Trabzon Halkevi 24 Haziran 1932 yýlýnda kurup, kütüphanesini hizmete açtý. Kütüphane
1943 yýlýnda 3000 ciltlik kitaba ulaþtý. Çýkardýðý “ÝNAN” isimli dergi ile kentin
kültürel hayatýna katkýda bulundu. 47.000'e ulaþan kitap sayýsý ile okuyucu hizmetlerini
geniþ halk kitlelerine yaydý.
Trabzon Ýl Halk Kütüphanesi :
Trabzon Ýl Halk Kütüphanesi 1 Ekim 1927 yýlýnda hizmete açýldý. Açýldýðý sýrada
adý Milli Kütüphane idi. Daha sonra Trabzon Genel Kütüphanesi olarak adý deðiþti.
1960 yýlýndan itibaren de Ýl Halk Kütüphanesi olarak tüm Türkiye'de birliktelik
saðlanmýþ þekilde bugünkü ismini almýþtýr. 19 Mayýs 1966 tarihinde Kütüphaneler
Genel Müdürlüðü tarafýndan 400.000 liraya yaptýrýlarak bugünkü Atapark'daki yerine
taþýnmýþtýr. Daha önceleri bugün Gazeteciler Cemiyeti olarak hizmet veren meydandaki
tarihi binada faaliyetini sürdürmekteydi.
Ýl Halk Kütüphanesi bugün 50.000'i aþkýn kitabý, yýllýk 100.000'i aþan okuyucusu
ile bilgisayarlý sisteme geçmiþ vaziyette hizmet vermektedir. Ayrýca nadide el yazmalarý
ve “þeriye sicilleri” ile de araþtýrmacýlara ve tarihe ýþýk tutacak kaynak eserlere
sahip önemli bir kültür merkezidir.
Bugün Trabzon'da kütüphanecilik hizmetleri kýrsal alana kadar yayýlmýþ ilçelerimizin
yanýsýra beldelerimizde de halk kütüphaneleri hizmet vermektedir.
Ayrýca Trabzon Belediyesi'nin Semt Kütüphaneleri ile Ýsmail Hakký Berkmen Tarih
Kütüphanesi kent merkezinde önemli hizmet vermektedir.
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin bünyesinde hizmet veren kütüphanesi daha çok akademik
personel, öðrenci ve araþtýrmacýlara hizmet vermektedir.
TARÝHÝ ZENGÝNLÝKLER
Ýlimizde Kültür Bakanlýðý tarafýndan tescillenmiþ ve koruma altýna alýnmýþ 550 tarihi
tescilli kültür varlýðý bulunmaktadýr. Bunun yanýsýra "Tabiat Varlýðý" olarak belirlenmiþ
ve koruma altýna alýnmýþ bölgelerimiz de bulunmaktadýr.
Ýl merkezi ve ilçelerde sayýsýz tarihi esere rastlamak mümkündür. Bunlarýn baþlýcalarýný
þöyle sýralayabiliriz :
"Trabzon Kalesi, Kalepark, Yenicuma Camii, Cephanelik, Su Kemerleri, Akçakale, Ayasofya,
Küçük Ayvasýl, Ortahisar Camii, Molla Nakip Camii, Kudrettin Camii, Hüsnü Göktuð
Camii, Kýzlar Manastýrý, Kaymaklý Manastýrý, Kuþtul Manastýrý, Sumela Manastýrý,
Santa Maria Kilisesi, Gülbaharhatun Camii, Ýskenderpaþa Camii, Tophane Hamamý, Sekiz
Direkli Hamam, Meydan Hamamý, Çeþmeler, Köprüler, Atatürk Köþkü, Memiþaða Konaðý,
Erdoðdu Bey Camii, Musa Paþa Camii, Saraçzade Medresesi, Ortahisar Muvakkithanesi,
Emir Mehmet Türbesi, Hamzapaþa Türbesi, Bedesten"
Karadeniz kýyýsýnda kurulmuþ en eski kentlerden biri olan Trabzon'da yukarýda kýsaca
isimlerini sunduðumuz eserlerin dýþýnda her bir köyde ve mahallede sevimli çeþmeler,
evler, köprüler bize tarihin geçmiþ sevimli yüzünü yansýtmaktadýr. Akçaabat Orta
Mahalle, Sürmene evleri, Ortahisar mahallesindeki eski Türk evleri, konaklar bugün
bile iþlevlerini yürüten diðer irili ufaklý tarihi eserlerin hepsi ilimizin birer
kültür ve tabiat varlýðýdýr.
TÜRKÜLER
Kýsa ve nettir türkülerimiz. Öyle lafý geveleme, eðirme, büðürme yoktur türkülerimizde.
Ne denecekse söylenir. Hüküm verilir, mesaj iletilir. Kýsadýr, acýdýr özlemler,
sevinçler, sevgiler, yergiler hep bir türkülerde dile gelir. Coþku dolu yürekler
kemençenin eþliðinde söyler türküsünü. Söyler türküsünü de, yol olur bu türkü dað
aþar, deniz aþar, gurbet aþar sevgilinin gözünde kimi zaman bir damla yaþ, kimi
zaman da gülen yüzde bir çiçek olur açar...
Yöre türkülerinde sadece sevda yoktur. Savaþ, sel, çýð, vurgun, toprak kaymasý,
gibi durumlarda yakýlan aðýtlar birer türkü olmaktan çok destanýmsý özellikler taþýmaktadýr.
Halk edebiyatýmýzýn en yaygýn ürünlerinden olan mani biçimindeki türkülerimiz kendiliðinden
doðaçlama olarak dökülür, kemençenin tellerinde ezgi olur.
Gara gara gazanlar / Gara yazý yazanlar / Cennet yüzü görmesin / Aramýzý bozanlar
Çömber çömber üstüne / Çömber baðlamadýn mi / Asker ettiler beni / E gýz aðlamadýn
mý
Atma Türküler :
Atma türkü geleneði yöremizde yaygýndýr. Karþýlýklý olarak bir konu üzerinde türküler
oluþturulduðu gibi, herhangi bir eðlence mekanýnda da eðlencelik olsun diye atma
türküler söylenir. Çoðu zaman kemençe eþliðinde doðaçlama yoluyla söylenen atma
türküler yoluyla sanatçýlarýn birbirlerinin ustalýklarýný da denemiþ olurlar.
ERKEK (1) : Derin derin göllerin / Dibine dalacaðým / Ahdettum yemun ettum / Kýz
seni alacaðum
KADIN (2) : Derin derin göllerin / Dibine dalamazsýn / Ne kadar yemin etsen / Sen
beni alamazsýn
KADIN (1) : Uþak gelme peþume / Anamýn tek kýzýyým / Nazar edersun beni / Göðlerin
yýlduzuyum
ERKEK (2) : Böyü kavaðum böyü / Göðe mi alacasun / Almam seni deyisun / Bekar mý
kalacasun
DEYÝMLER VE ATASÖZLERÝ
Trabzon'un çeþitli yörelerinde söylenen kendine has anlam ifade eden deyimler ve
yine bölgeye göre deðiþkenlik gösteren fakat genel anlamda atasözleri çerçevesinde
ele alýnan hoþ sözler vardýr :
Aðzý var dili yok ... / Burnu büyümek ... / Çomak sokmak ... / Ekmek elden su gölden
... / Elin aðzýnda sakýz olmak ... / Hayýflanmak ... / Aðzýný yoklamak / Attan enup
eþeðe binmek / Sokma akýl yedi adým gider / Ander gaybana / Kesene bereket
BATIL ÝNANÇLAR
Batýl inançlar nerden gelip nasýl toplum içinde yerleþtiði belli olmayan ama yüzyýllardan
beri belki de deðiþik inanýþlarýn ya da insanlarýn kendi kurgularýnýn sonucu hiçbir
temel dayanaðý ve mantýðý izahý olmadan yerleþmiþ inanýþlar alarak günümüze kadar
süre gelmiþ olan inanýþlardýr. Bugün bile çeþitli þekillerde kendini gösteren bu
inanýþlarýn temelinin insanlýk tarihi kadar eski olduðu bilinmektedir. Yöresel özellikler
arzeden bu inanýþlara ilimizde de rastlamak mümkündür. Bazý batýl inançlardan örnekler
:
- Saçayak boþ olarak yanan ateþte býrakýlýrsa ölü suyu bekler.
- Ellerini baðlayanýn kýsmeti baðlanýr.
- Bir kadýn aþ ererken birine bakarsa çocuðu ona benzer.
- Çocuðunun güzel olmasý için gebe kadýna ayva yedirilir.
- Gece týrnak kesilmez.
- Yeni gelinin kucaðýna oðlan çocuk verilirse ilk çocuðu erkek olur.
- Evde incir aðacý yakýlmaz yakýlýrsa ev ocak söner.<
- Kapý eþiðinde oturan kiþi iftiraya uðrar.
Hastalýklarýn tedavisinde yararlý olduðuna inanýlan kocakarý ya da halk ilaçlarý,
halk hekimliði diye anýlan temelde bilimsel deðeri olmamasýna raðmen doðal tedavi
yöntemi olarak ta günümüzde bile tartýþýlan tedavi yöntemlerinin bir kýsmýna bütün
Anadolu'da olduðu gibi ilimizde de rastlamak mümkündür.
Arý Sokmasý : Arýnýn
ýsýrdýðý yere demir basýlýr.
Sarýlýk : Sarýlýða
yakalanan hastanýn ustura ile damak, el ve ayak týrnaklarýnýn dipleri kesilir. Bu
iþleme sarýlýk kesme denir.
Çýban : Çýbanlarýn
olgunlaþýp boþalmalarý için üzerine damar otu denilen geniþ yapraklý bir ot sarýlýr.
Üþütme : Nezle,
grip gibi durumlarda bir bardak süte bir parmak bal karýþtýrýlýp hastaya içirilir.
Baþ Aðrýsý : Baþa
patates sarýlýr, ayrca mýsýr hamuru ayranla karýþtýrýlarak bir çömberle baþýn ön
kýsmýna baðlanýr.
Mide Hastalýðý :
Yörenin ünlü kestane balý yedirilir.
Karýnda Kurt :
Çocuklarýn aðzýndan sular akar, çelimsiz olurlar. Þeftali yapraðý ve ham meyvasý
kaynatýlýr, hasta iki üç sabah aç karýna içer. Kurtçuklar dökülür.
Yanýk : Özellikle
yoðurt sürülür.
HORONLAR
Horon bir tutkudur Trabzon'da Kemençenin kývrak sesi bir yerden yankýlanmaya görsün,
ya da davulun zurnanýn naðmeleri iþitilmeye... Baþlar önce ayaklar oynamaya. Sonra
eller havaya kalkar... Sonra bir sihirli alemin içinde geniþler de geniþler horonun
halkasý...
Horon gibi canlý, hýzlý bir halk oyunu yoktur. Vücudun tümünün iþtirak ettiði yegane
oyundur denilebilir horona. Genelde erkek ve kadýn diye horonlarý ayýrmamakla birlikte
erkek horonlarýnýn daha sert, kadýn horonu ise daha yumuþak figürlerle oynanmaktadýr.
Horon dizisi iki kiþiden oluþsa bile içlerinden biri mutlaka horonbaþýdýr. Horonu
ya çalgýcý ya da içlerinden usta olan bir horoncu yönetir. Horoncularýn coþkularýný
canlý tutmak, horon kurmak, aþaðý almak, deðiþik horon düzenine geçmek için horoncubaþý
farklý komutlar verir. Horoncular “yürüyürü, dik oyna, kim ula, dikkat dikkat, ha
uþak ha, alaþaðý, ula ula, aloðlu, kim kim kim, þaþma, horonu bozma, taktum,...”
gibi horoncubaþý tarafýndan verilen komutlarýn ne anlama geldiðini bilirler ve horon
düzenini buna göre sürdürürler.
BÝLMECELER
Hattur hurttur arnavuttur, adam kapar. (Isýrgan Otu) / Üstü çayýr biçerim, altý
çeþme içerim. (Koyun) / Soluðu var caný yok, gövdesi var kaný yok. (Körük) / Sarýdýr
sarkar, düþeceðim diye korkar. (Ayva) / Ýp çektim küp geldi. (Kabak) / Aðzý açýk
alamet, içi kýzýl kýyamet. (Fýrýn) / Allah yapar yapýsýný, býçak açar kapýsýný.
(Kabak) / Yer altýnda evleri, eðri büðrü yollarý. (Karýnca)
YEMEKLER
Trabzon yemekleri denince akla hemen, mýsýrdan, lahanadan, hamsiden, fasulyeden,
patatesten, pidelerden, turþudan meydana gelen yüzlerce yemek tarifi gelir. Trabzon
mutfaðý zengin bir mutfaktýr. Kim sevmez karalahana çorbasýný, kim istemez kýymalýnýn,
peynirlinin damakta kalan tadýný. Hani derler ya hamsinin kýrk çeþit yemeði yapýlýr
Trabzon'da... Doðrudur, hamsi kýþýn sofralarýn baþ tacý yazýn da yaylalarda, köylerde
soðuk sularýn baþýnda tuzlamasýyla aranan yiyeceðidir... Hamsi denince akla Trabzon,
Trabzon deyince de akla hamsi gelir...
Trabzon'un yemeklerinin baþlýcalarýný þöylece sýralayabiliriz : Mýsýr sarmasý, etli
lahana sarmasý, içli tava, hamsili pide, hohollu pide, pazý burmalýsý, hamsili pilav,
kuymak, su böreði, yufka tatlýsý, laz böreði, gulya, turþu kavurmasý, pazý plakisi,
lahana kavurmasý, kaygana, hamsi kuþu, mýsýr çorbasý, ýsýrgan çorbasý, hamsili pilav,
hamsili ekmek, etli mýsýr sarmasý, Trabzon kebabý, Hamsiköy sütlacý, zumur, kaz
kaldýran, hoþmeli, tomara kaygana, hamsi plaki, sütlü kabak, lapa, borani, hamsi
çýtlamasý, hamsi ýzgara..
DOÐUM
Doðumdan ölüme kadar kültürümüzün bütün renklerini görebildiðimiz yöremizde her
anlamlý günün bir geleneði ve adeti vardýr. Mesela hamile kadýna çok iþ yaptýrýlmaz.
Aðýr yük taþýttýrýlmaz, doðum yapan geline hediyeler alýnýr, komþularý yemek getirir,
çocuðun kundaðýna para konur, altýn takýlýr, iki lohusa kadýn basmasýn diye kýrký
çýkana kadar birbirini ziyaret etmez. Mevlit okutulur, dualar edilir çocuðun da
annenin de saðlýk ve sýhhati temennisinde bulunulur. Biraz da erkek çocuðu oldu
mu sevinç daha fazla olurdu. Ama günümüzde bu anlayýþ ta artýk ortadan kalkmaktadýr.
SÜNNET
Erkek çocuklarý yaþý çok geciktirilmeden sünnet ettirilir. Tek yaþlarda sünnet ettirilmesine
özen gösterilir. Eskiden eli çantalý sünnetçiler köylerde dolaþýp çocuklarý sünnet
ederlerdi. Çocuklar da bunlarý gördüklerinde canlarýnýn yanacaðýný anlayýnca kaçarlardý.
Þimdi saðlýk mensuplarýna sünnet ettirilmekte. Çoðunlukta da çeþitli kurum ve kuruluþlar
tarafýndan toplu sünnet törenleri düzenlenmektedir. Çalgýlý sünnet törenleri olabildiði
gibi mevlitli sünnet törenleri de yapýlmaktadýr. Sünnet öncesi çocuklar gezdirilerek
gönülleri hoþ edilir, sünnet sonrasý aile yakýnlarý konu komþu çocuklara para, altýn
veya çeþitli hediyeler verilir. Yemekler yenir, “Ýnþallah evlilik mürivetini de
görürsünüz” diye anne ve babaya iyi dileklerde bulunulur.
DÜÐÜN
Çoðu zaman gençler birbirini ya düðünde, ya yaylada, ya bir þenlikte ya da çarþý
pazarda görür ve “gönlüne düþürür”. Aile büyükleri devreye giren yengeler görücü
olur. Kýz da, oðlan da beðenilme aþamasýnda birbirini tanýmaya çalýþýr. Ama en son
söz aile büyüklerinindir. Kararý aile meclisi toplanýr verir. Ama ailenin “rýza”sý
kimi zaman tam deðildir. Karar olumsuzdur. Birbirlerini seviyorsa gençler, ortaya
bölgemizde halen geçerli olan “kýz kaçýrma” olayý çýkar. Evlenecek olan gençler
birbirlerini ne kadar sevse de son sözü aile büyükleri söyler. Kýz istemek için
ailenin büyükleri, annesi, babasý, aðabeyi, ablasý, akrabalarýndan amcasý, dayýsý
veya bir baþka büyüðü kýzýn evine gider. Ön konuþmalar ve genel sohbetlerden sonra
laf bir þekilde esas konuya getirilir ve kýzýn ailesinden “Allah'ýn emri peygamberin
kavli ile kýzýnýzý oðlumuza istiyoruz” denir. Kýz tarafý da hemen tamam demez. “Nasipse,
kýsmetse, bakalým bir düþünüp karar verelim” deyip, iþi aðýrdan alarak kendini “naza
çeker”. Erkek tarafý “he, tamam, olur” cevabýný alabilmek için kýz tarafýnýn kapýsýný
biraz aþýndýrmak zorunda kalýr. Kýz tarafý sonunda razý olunca “söz kesilir.” Bir
küçük bahþiþ sonunda kýzýn nüfus kaðýdý ailenin o andaki en büyüðüne iþlemeli mendile
veya özenle hazýrlanmýþ bir zarfýn içene koyularak verilir. Hayýrlýsý olsun temennisiyle
kýz tarafýnýn ikramlar yendikten sonra evden ayrýlýnýr. Söz kesme olayýndan sonra
sýra “niþan”a gelmiþtir. Niþanda kýz ve erkek tarafý karþýlýklý olarak birbirlerine
gelin ve damat adayýna hediyeler alýr. Bu arada düðün tarihi için karar verilir.
Yeni evlilere alýnacak eþyanýn kim tarafýndan ne alýnacaðýna karar verilir. Düðün
zamaný gelince “aðýrlýk görme” ye gidilir.
Cuma günü, kýzýn çeyizi oðlan evine götürülerek yerleþtirilir. Komþular düðüne davet
edilir. Cumartesi gününün gecesi kýz evinde yapýlan ve sabaha yakýn sona eren þenliðe
ise “kýna gecesi” denir. Eskiden kýna gecesi Çarþamba günü akþamý yapýlýr, Perþembe
günü, düðün olur. Cuma günü de “Cumalýk” yapýlýrdý. Kýna gecesi, kadýnlar ve genç
kýzlar gelin evine toplanmaya baþlarlar. Bu gecede, kadýnlar ve genç kýzlar gelin
evine toplanmaya baþlarlar. Çeþitli çalgýlar çalýnmak ve oyunlar oynanmak suretiyle
eðlenilir ve kýz aðlatýlýr. Gelini aðlatmak için kýzlar maniler, türküler ve ilahiler
söylerler.
Düðün günü (Perþembe veya Pazar) erkek tarafý kalabalýk bir grup halinde öðleye
doðru, tabanca - tüfek ata ata, yaya ve atlý olarak gelin evine gidilir. Hemen kýzý
alýp dönmek isterler. Ancak kýz tarafý misafirlere yemek ikram ederler. Yemekten
sonra, kýzýn bir erkek kardeþi, o da yoksa dayýsý, erkek tarafýndan bahþiþ alýr
ve kýzý ata bindirilir. Yine silah atýla atýla erkek evine doðru yollanýlýr. Eve
varýldýðý zaman kýz attan indirilerek evin içine alýnýr. Daha sonra erkekler ve
kadýnlar ayrý ayrý yerlerde düðüne devam ettirirler. Düðün þenliklerinde horon tepmek
vazgeçilmez bir adettir. Akþam olunca gelin ve güvey yan yana durdurularak her ikisine
de þerbet ikram edilir. Daha sonra köyün hocasý getirilerek dini nikahlarý kýyýlýr.
Gelin evinden en son kýzýn çok yakýný olan iki kadýn ayrýlýnca düðün bitmiþ olur.
Ertesi gün ise Cumalýk yapýlýr. Kadýnlar çeþitli oyunlar oynarlar ve geline hediyeler
verirler. Düðünden bir hafta sonra ise, erkek tarafý kýz evine “yedi” ye gider.
Damat büyüklerin elini öper, sini ve sofraya davet edilir. Sofrada önüne, üstü kapalý
üç tabak koyulur, birinde yumurta, birinde sütlaç ve birinde de su vardýr. Damattan
yumurtayý bulmasý beklenir. Geç saate kadar kýzýn babasýnýn evinde kalýnýp, güzelce
aðýrlandýktan sonra geriye dönülür. Günümüzde bu adetlerin büyük bir kýsmý “salon
düðünleri” nedeniyle yaþatýlmaz olmakla birlikte, köylerimizde geleneksel düðün
törenlerine rastlamaktayýz.
ÖLÜM
Düðünler kadar da ölümler de hayatýn bir parçasýdýr. Sevinçte bir olan halkýmýz
hüzünde de beraberdir. Mahalle veya köy camiinde selalar okunur. Kent merkezinde
belediye hoparlöründen ilan yapýlýr. Ölen kiþinin ailesinin kimliði tanýtýlýr. Ölü
evine akþamdan taziyeye gidilir. Evde sabaha kadar ölünün yakýnlarý ile birlikte
oturulur. Sabahleyin defin hazýrlýklarý baþlar. Bu arada civar komþular ölü evine
yiyecek getirir. Üzüntülü olan aile bireylerine katkýda bulunulur. Cenaze eþ, dost
ve komþular tarafýndan kaldýrýldýktan sonra evde Kur'an-ý Kerim okutulur. Baþsaðlýðý
dilekleri kabul edilir. Kýrk mevlidi, ölünün kýrkýncý gününde yapýlýr. Mezarlar
bakýmlý ve düzgün tutulmaya çalýþýlýr. Bilhassa dini bayramlarda olmak üzere mezarlar
sýk sýk ziyaret edilerek dualar, Kur'an-ý Kerim okunur.
|